English   |   Türkçe
Ving Çun İçindeki Bölünmeler- 2
Görüntülenme Sayısı: 127


Bir önceki yazımda Ving Çun içindeki bölünmelerin başlamasına genel bir ışık tutmaya çalışmış, meselenin esasen diğer Uzakdoğu sporları bünyesinde de yaşandığına değinerek, konunun olduğundan çok abartılmaması gerektiğine işaret etmiştim. Ayrıca, bölünmelerin sebepleri arasında organizasyonların içerisinde zamanla yaşanabilecek algılama farklılıklarının bölünmelere sebep olabileceğine yer vermiştim. Bu yazımda da bölünmelere sebep olduğunu değerlendirdiğim diğer hususlara yer vermeye devam edeceğim. İşte bölünmelerin sebeplerinin bencesi;


Ben de Varım Zihniyeti


- Bölünmelerin sebeplerinden birisinin de eğitmenlerin zaman içerisinde kendi isimlerinin ön plana çıkmasını arzu etmelerinin olduğunu görebilmekteyiz. Bu, esasen insanların tabiatında olan bir şeydir. Yaptığı işte başarılı olan veya olduğunu zanneden kişiler iyi oldukları yönlerinin ve isimlerinin öne çıkmasını istemektedirler.


- Bir sanatçı kendine güveniyorsa halen ona ders veren ustasının adıyla anılmak istemeyebilir. Kendi eserini ortaya koymak, kendi adını duyurmak isteyebilir. Örneğin Bruce Lee’nin oğlu Brandon Lee babasının adıyla değil, kendi başarılarının kazanımını ortaya koyarak kendi adıyla ön plana çıkmak istediğini, Bruce Lee adının gölgesinde ve ömür boyu “Bruce Lee’nin Oğlu” şeklinde değil de doğrudan Brandon Lee şekliyle anılmak istediğine dair bir mülakatını okumuştum. Buradan da görüleceği üzere Bruce Lee’nin oğlu da olsanız kendi adınızın bilinmesini isteyebilirsiniz. Diyeceğim odur ki; sanatta ilerleyen ve iyi olduğunu düşünen bir kişi kendi adının da duyulmasını isteyebilir ve ego ağır basarsa ustasını bile beğenmeyen pek çok ustacıklar türeyebilir. Hele de ilgilenilen sanat kendine güveni ve biraz da egoyu gerektiren dövüş sanatıysa, ayrılmaların ortaya çıkmasını çok da yadırgamamak gerekecektir.


Hırs Hasar Getirir mi?


Kazanma hırsı da bölünmelerde aktif rol oynayan sebeplerden birisi olarak görülebilir.

- Sanat veya kişisel güvenlik için paranın devreye girmesi esasen göründüğü kadar kötü değildir. Zira, her türlü sanat beğenen bir kitle oluşması için yapılır ve sanatın alıcılarının çıkması o sanatın sürekliliği ve sürdürülebilirliğine katkı sağlar.


- Basit bir ifadeyle, bazı geleneksel el sanatlarımızın ölmek üzere olmasının esas nedeni bu sanatların alıcısının olmaması ve bu sanatlarla iştigal eden kişilerin de sanatlarından geçinemeyince farklı eğilimlere yönelerek sanatı bırakmak zorunda kalmalarıdır. Yani, Ving Çun’un bir sanat olarak para karşılığı öğretilmeye başlaması Ving Çun için kayıp değil, sürdürülebilirliğinin sebebidir.


- Günümüzde hangi sanat vardır ki o sanata ait eserler bir şekliyle para karşılığı satılmıyor olsun. Güzel şarkı söyleyen kişi kaset veya CD yapar, konserlere çıkar; güzel resim çizen birisi tablolarını satar veya sergiler açarak sanatının kalitesini duyurmaya ve eserler satarak geçimini temin etmeye çalışır. İyi bir film yönetmeni filmlerinin gişe rekorları kırmasını ister v.b. Bu örnekleri sonsuza dek çoğaltabiliriz. Ancak, gerçek şudur ki bir sanat o sanata para vermeye hazır kitleler oluşturulabildiği sürece yaşar. Ving Çun bunu başarmıştır. Esasen bunda kötü bir şey olmadığı gibi tebrik edilmesi gereken bir başarıdır.


- Ving Çun aleyhine yapılan bazı eleştirilerde Ving Çun öğrenmenin çok pahalıya mal olduğu ve sadece para odaklı olduğu türden eleştirilerle sıklıkla karşılaşılmakta olup, bu haksız eleştirileri de ayrı bir yazımda detaylı şekilde ele almayı öngörmekteyim.


- Meselenin kişisel güvenlik boyutu ile ele alınması daha farklı hususiyetler ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde en değerli varlık insanın kendi veya ailesi ve sevdiklerinin bedensel ve ruhsal sağlığıdır. “Olmaya devlet cihanda bir nefes sağlık gibi” ifadesinde saklı gerçek, insanın sağlığının dünya üzerinde mevcut bütün varlıklardan daha değerli olduğudur.


- En değerli varlık olan sağlık veya konumuzla alakalı olarak bir saldırı anında kişinin kendini koruyabilmesine paha biçilemez. Günümüz dünyasını iyi inceleyenler göreceklerdir ki, makro ölçekten, mikro ölçeğe kadar her boyutta ülkelerin ve bireylerin güvenlikleri için harcadıkları paranın sınırı yoktur. Ving Çun’un da bu bağlamda kişisel güvenliğe katkısı çerçevesinde para kazandırıyor olması kadar doğal bir şey olamaz. Diğer Uzakdoğu branşlarının ustaları da sanatlarını -varsa birkaç kişi hariç- sırf Allah rızası için öğretmemektedirler. Veya sırf şanım yürüsün diye ringe çıkamaya aday çok kişi bulamazsınız.  Sonuçta insanlar yaptığı işin sonucunda evinin kirasını ödeyebilecek ve geçimni temin edebilecek para kazanmalıdırlar. Yani bir kişi bir işi profesyonelce yapıyorsa bu işten para kazanabilmelidir ki; o işi yapmaya devam edebilsin.


- Ayrıca, kişi kendisini daha güvende hissetmek için bazen evine alarm sistemi kurdurur, bazen bahçesine köpek alır. Bazılarının da hem spor yaparak sağlıklı ve fit olmak, hem de saldırı olursa kendisini koruyabilmek için Ving Çun yapması kadar güzel bir şey olamaz. Bu nedenle kamera sattığı için Sony ne kadar parasını hak ediyorsa, Ving Çun öğreten eğitmen de o kadar parasını hak etmektedir.


- Ving Çun öğretmekten para kazanmak doğal ve doğru bir şeydir. Ancak hırsına yenik düşerek daha fazla kazanmak amacıyla mevcut organizasyonlardan ayrılan eğitmenleri üzüntüyle görmekteyiz. Ving Çun organizasyon yapısının gerektirdiği bazı mali yükümlülükler bulunmaktadır. Kişi o organizasyonda kaldığı müddetçe bu mali yükümlülüklere uymak zorundadır. Örneğin pek çok Ving Çun organizasyonunda diplomalar sadece organizasyon yönetimince bastırılabilmektedir. Hocalar seminer yaptığı öğrencilerine derece verecekleri zaman diplomaları organizasyon yönetiminden satın almaları gerekmektedir. Yani her verilen diplomadan organizasyon merkezine belli bir miktar para verilmektedir. Beş-on öğrencisi olan bir eğitmen için bu önemli değildir. Ama bir eğitmene farklı okullarda toplam beşyüz öğrenci bağlı ve her öğrenci için organizasyon merkezine para vermek zorundaysa ödenecek miktar eğitmenin gözünde büyüyebilmektedir. Mesela her diploma için organizasyon merkezine 5 Lira vermek gerekiyorsa, bir öğrencinin yılda ortalama 3 diploma aldığını kabul edersek, beş yüz öğrenci varsa hesap ortadadır. Yılda toplam 1.500 diploma yapar, tanesi 5 Liradan 7.500 Lira gibi bir meblağ oluşur. Bu rakamı ilkokul matematiği gören herkes bulabilmekte olup, neden şimdi bu kadar parayı kendimde tutmayıp da organizasyon yönetimine vereyim diye soru işaretleri baş göstermeye başlamaktadır.


- Başka bir hesap daha yapalım. Organizasyonların bazılarında öğrencilerden organizasyon üyeliği olarak belirli meblağlar alınmaktadır (Üyelik aidatı, etrafına bakmaktan aciz bazılarının iddia ettiği gibi sadece Ving Çun organizasyonları için geçerli bir durum değildir. Pek çok federasyon, kulüp veya benzer tüzel kişilik üyelik karşılığı bireylerden yıllık belirli bir aidat almaktadır). Diyelim ki, bir organizasyonda öğrenci başı 10 lira alınıyor olsun. Eğitmenin beşyüz öğrencisi varsa, her öğrenciden 10 lira yılda toplam 5.000 lira yapmaktadır. Sadece diploma parası ve yıllık aidatı üst üste koyduğunuzda ediyor 12.500 Lira.


- Yılda sadece iki kalemden ortaya çıkan 12.500 rakamı parlamaya başlayınca, eğitmenin beş yüz öğrenciye ulaşana kadar organizasyonun ona verdiği destekler soluklaşmaya ve batan güneş gibi kaybolmaya başlamaktadır. Bütün başarıyı sadece ve sadece kendisi elde etmiş gibi düşünmeye başlayan eğitmen, benim üstümden para kazanması için neden organizasyona para vereyim ki diyebilmekte ve ayrılmak için kendisine “kendisince” güzel bir mazeret bularak yavaşça yoluna yönelmektedir.


- Basit bir matematiksel hesap olarak görülen bu durumun aslında pek çok makul gerekçeden ve mantıksal açıklamadan uzak olduğunu ifade edenler de bulunmaktadır. Bunların açıklamalarına göre ise, McDonalds’ın kendi standart servisini sunan bir restorandan oraya gelen müşteriler Mc Donalds’ın adına geldiği için belirli bir ücret alması günümüz ekonomisinin gereğidir. Bu tür bir sistem “franchising” adıyla bilinmekte olup, bir markanın temsilciliğini alan kişi/kurumun, o markanın standartlarıyla iş yapmayı kabul ederek, o markanın potansiyel müşterilerini çekmeyi öngörmektedir. Bunun sonucu olarak da temsilciliğini yaptığı markaya anlaşmalarında nasıl mutabık kaldılarsa ona uygun ödemeler yapmaktadır. Bu ödemeyi almak markanın hakkıdır. Çünkü müşteri o markaya gelmektedir.


- Pek çok Ving Çun organizasyonunda da durum bu şekildedir. Kişi kendi bildiğini değil, temsil ettiği organizasyonun müfredatını öğretmekte, öğrenciler de o okula bağlı olduğu organizasyonun müfredatını öğrenmek için devam etmektedirler. Doğal olarak, okulun bağlı olduğu organizasyon da okuldan katkı için belirli isimlerle para alabilmelidir ki organizasyon yürüyebilsin, marka değeri korunabilsin.  Atölyede bir kaç devreyi lehimleyince elektronik üretimi yapılabilir, ama bu imalatım Sony’deki “know-how”la mukayese kabul etmeyecektir. Bunun gibi bir organizasyonun sunduğu birikim ve eğitimle bir yere gelmiş kişinin, biraz palazlanınca kendini farklı yerlerde görmeye başlaması en basit ifadeyle “civciv yumurtadan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş” diye izah edilebilir. Yani bu tür ayrılıkların tek sebebi duygusaldır!!!


- Bu durumlarda bazı eğitmenler o güne kadar temsil ettiği markanın müfredatına birkaç ekleme-çıkarma yaparak, kendi küçük akvaryumumda devam edeyim, organizasyon deryasına akıttığım paralar da elimde kalsın yolunu tercih edebilmektedir. Ekonomi oldukça önemlidir. Ancak eğer ayrılığın sebebi sadece ekonomiyse maalesef çok basit bir düşünce ürünü olarak görülebilmektedir. Geleneksel bir sanatın değerleriyle örtüşmemektedir.


Mali Yükün Altından Kalkamamak


Her ne kadar sadece ekonomik gerekçelerle ayrılışlar etik bulunmasa da bazen ekonomi mecburiyet haline gelebilmektedir. Örneğin, 2011 yılının ilk çeyreğinde EBMAS’tan ayrıldığını açıklayan Sayın Cemil Uylukçu, ayrılış nedenleri arasında Sayın Emin Boztepe’nin son senelerde aldığı kararların öğrencileri üzerinde fazlaca maddi baskıya neden olmasını da saymıştır. Buradan ortaya çıkan durum, bazı öğrencilerin belirli ekonomik güçleri olmadığı için çok isteseler de derslere devam edemedikleri, bu öğrencilerin sayısındaki artışın da eğitmenleri üzerinde baskı oluşturarak, onların ekonomik olarak elde edilebilirliği daha uygun yeni bir yapı kurmaları yönünde karar almaya sevk ettiğidir.


- Ayrılıkların sebepleri hakkında söylenecek daha çok şeyler var ve ben bir sonraki yazımı da aynı konuya ayırmayı düşünüyorum. Elbette yazacak olduklarım bütün sebepleri sıralamaya yetmeyecektir ama genel çerçeveyi ortaya koymaya yardımcı olabileceğini düşünüyorum.


- Daha sonraki yazılarımda ele almamda fayda gördüğünüz soru ve görüşleriniz için lütfen  [email protected] adresine yazınız.

 
 
2022 © | Official Web Site of Sihing Hasan AKIN'ın Resmi Web Sitesi © 2009 AWTE.ORG