English   |   Türkçe
Güvenlik Birimlerinin Taktik Eğitiminde Koruyucu Güvenlik Anlayışının Yerleşmesinin Önemi
Görüntülenme Sayısı: 127

Günümüz dünyasında demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramları her geçen gün değer kazanmakta, tabiatıyla güvenlik birimlerinin de koruma ve güvenliği sağlama hizmetini ifa ederken bu değerlere göre hareket etmesi beklenmektedir.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunca kabul edilen “Kolluk Görevlileri İçin Davranış Yönetmeliği”nde ‘Kolluk kuvvetleri, görevlerini yerine getirirken insan saygınlığına saygı gösterecek, koruyacak ve herkesin insani haklarını kollayıp gözetecektir’ ifadesine yer verilmekte ve devamla ‘...kolluk kuvvetleri ancak ve ancak çok zorunlu hallerde ve görevlerinin yerine getirilmesinin bir gereği olarak zor kullanabilirler’ kaydı yer almaktadır. Bu ifadelerde uluslararası kamuoyunun güvenlik birimlerinden beklentileri, insan haklarına ve onuruna yakışır muamele ile orantılı kuvvet kullanımı olarak sıralanmaktadır.1

Keza, “Güvenlik Güçlerince Zor Kullanma ve Ateşli Silah Kullanımının Temel Prensipleri” 2 uyarınca güvenlik güçleri, görevlerini yerine getirirken zor kullanma veya ateşli silah kullanma yoluna gitmeden önce mümkün olduğunca şiddet içermeyen yöntemler kullanmaya çalışmalıdırlar, zor kullanma ve ateşli silahla müdahale ancak şiddet içermeyen metotların işe yaramadığı veya işe yaramayacağının belli olduğu durumlarda kulanılabilir. Zor kullanma ve ateşli silah kullanmanın kaçınılmaz olduğu hallerde güvenlik güçleri işlenen suç ve suçlunun direnmesi ile orantılı olarak ve hedeflenen yasal netice çerçevesinde davranmalı, insan hayatına saygı ve insan hayatını koruma öncelikli olarak, zarar ve yaralama asgari olacak şekilde davranmalıdır. Bu çerçevede, güvenlik görevlileri, suçluları yakalamak ve suçları çözmek için hem psikolojik3 hem de orantılı1 fiziksel güç kullanmakla yetkilidirler”4.

Ülkemizde yapılan düzenlemelerde de güvenlik görevlilerinin görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetki verilmiştir. 5

Ancak, orantılılık ilkesi gibi davranış kılavuzları stres altında güvenlik görevlisi tarafından hatırlanması, değerlendirilmesi ve uygun davranışa dönüştürülmesi çok zor kurallar bütünüdür (Alpert & Smith, 1994).

Her türlü zor kullanma durumunda, istemsiz de olsa, korku ve heyecan hali söz konusudur. Korku ve heyecan ise vücutta doğru anlaşılması gerekli doğal bazı fiziksel ve psikolojik değişimlere neden olur.6 Bu bağlamda, korku ve heyecanın en önemli fizyolojik sonucu kalp atışlarının hızlanmasıdır.

Mücadele durumunda kalp atışlarının hızlanması ile bağlantılı fizyolojik değişimler aşağıdaki gibidir: 7


60-80 das: Normal kalp atış hızı

115 das: Çok ince motor yeteneklerde bozulma görülür

115-145 das: optimal hayatta kalma ve mücadele performansı seviyesi
-karmaşık motor yetenekler
-görsel reaksiyon zamanı
-bilişsel reaksiyon zamanı

155 das: Karmaşık motor yeteneklerde bozulma

 

 

175 das:
- Bilişsel algılama bozukluğu
- Yaraların kanamasında azalma
- Tünel görüşü
- Derinlik algılamasının kaybı
- Yakın görüş kaybı
- Tünel duyuşu

175 das üzeri:
-irrasyonel mücadele ya da kaçış (fight or fly)
-donup kalma
-boyun eğme davranışı
-alt karın ve mesanede boşalma
-büyük motor yetenekler (en üst düzeyde koşma, hızlanma vb.)


Yukarıdaki tablodan da anlaşılabileceği gibi korku ve heyecana bağlı hızlı kalp atışı, duyma ve görme yetilerinde azalmanın yanısıra, görevli personelin tamamen etkisiz hale gelmesi gibi çok ciddi neticeler de doğurabilmektedir.

Mücadele esnasında meydana gelen algılama bozukluklarında ilki duyma yetisinde meydana gelen bozulmadır ve iki şekilde ortaya çıkabilir. Yapılan araştırmalar görevli personelin % 63’ünde görülen bu bozukluğun, seslerin tamamen yok olması ya da yoğunlaşarak artması şeklinde geliştiğini göstermektedir. Bazen bir el silah sesi bir top patlaması gibi hissedilebilir veya bazen de hiçbir ses duyulmaz.

Sıklıkla karşılaşılan bir diğer bozukluk ise personelin %56’sında görülen görüşle alakalı bozukluklardır. “Tünel Görüşü” olarak ifade edilen bir görüş bozukluğu olarak yüksek stresli durumlarda ortaya çıkar. Bakış alanı daralarak personelin gelişen olaylarla ilgili genel algılayışı ciddi olarak etkilenir. Bakışın belli bir nesneye ya da kişiye odaklanması hatta odaklanılan nesne ya da kişinin büyüteç altındaymışçasına büyümesi de karşılaşılan bir diğer görüş bozukluğudur. Özel timler haricindeki operasyonlarda (hangi görevlinin hangi noktaları kontrol edeceğinin, kimin görevinin ne olduğunun belli olduğu ve sürekli tekrarla bunun tim üyeleri arasında oturduğu), algılamanın mümkün mertebe geniş olması diğer taraflardan gelebilecek tehlikelerin algılanmasında hayati önem arzetmekteyken, “Tünel Görüşü” algı alanını daraltmakta ve istenmeyen sonuçlar doğmasına sebep olabilmektedir.

Yukarıdaki açıklamalardan da görüldüğü üzere, her zaman orantılı kuvvet kullanması gereken güvenlik personelinin müdahale sırasında yaşadığı yüksek stres ve heyecan, kuvvet kullanımında orantıyı oldukça güçleştirmektedir. Buna bağlı olarak güvenlik personeli ya gereğinden az veya aşırı kuvvet kullanma eğiliminde olmaktadır.

Öte yandan, tutuklamanın yapılması ile görevli personelin stres seviyesi azalır ve rahatlama ile birlikte teyakkuz seviyesi düşmeye başlar; zanlıda ise müdahale sonunda yaşadığı yakalanma stresi, daha sonra gelecek olan tutukluluk sürecinin ve adli sürecin endişesi giderek artan ve vücudun bütün kaynaklarını bu yönde kullanmaya hazır olduğu bir teyakkuz ve kaçma isteğine yol açar. Demokrasi ve insan haklarına saygı düşüncesiyle fiziki direnci kırılmayan zanlı, güvenlik görevlisine de zarar vererek ani kaçma teşebbüsünde bulunabilmektedir. Görevlinin teyakkuz seviyesindeki rahatlama bu tip ani teşebbüslere cevap vermede yetersiz kalmakta ve genellikle görevlinin bedensel zarar görmesi, yaralanması veya ölümüne sebep olabilmektedir.

Diğer taraftan, güvenlik görevlisinin taktik beceri eksikliğinin etkisiyle, orantısız kuvvet kullanması da yine güvenlik görevlisinin zararına sonuçlar doğurabilmektedir. Bu çerçevede, güvenlik görevlisi zanlıya zarar verdiği gerekçesiyle geçici veya daimi olarak görevinden uzaklaşma cezası alabilmekte ve zanlıya yüksek miktarda tazminatlar ödemek durumunda kalabilmektedir.

Oldukça kısıtlı imkanlarla toplumun en önemli ihtiyaçlarından birisi olan “güvenlik hizmetini” sunan görevliler, hem bu hizmetlerinin karşılığını hakkıyla alamazken, hem de yine kendilerine sağlanmayan eğitim eksikliği v.b. gibi nedenlerle ayrıca tazminat ödemeye mahkum edilebilmekte, görevlerinden uzaklaştırılabilmekte veya görevlerine son verilebilmektedir. Bu gibi insan hakkı ihlalleri sadece güvenlik görevlilerine zarar vermekle kalmayıp, aynı zamanda ülkemizin uluslararası kamuoyu nezdindeki imajına da olumsuz etki yapmaktadır.

Güvenlik görevlilerinin vazifelerini gerçekleştirirken, demokrasi ve insan haklarına saygılı bir şekilde yapmak durumunda olması, günümüz dünyasında artık tartışılmaz şekilde kabul edilmesi gerekli bir gerçektir. Bu nedenle, zanlının potansiyel direnme imkanı bulunsa bile, en hafif şekilde kuvvet kullanırken, aynı zamanda bireysel olarak da zarar görmemeye aşırı dikkat etmek gerekli teknik beceriye sahip olmayan görevliler için stres anlarında maalesef mümkün olmamaktadır.

Hepimizin bildiği gibi koruyucu hekimlik, hastalık ortaya çıkmadan önce alınacak önlemlerle ilgilenen8, toplum ve bireylerin sağlık ve sıhhati için hastalık oluşturan şartlar ve hastalıklardan korunma konusunda toplumu bilinçlendiren ve eğitim veren bir tıp dalıdır.9 "Koruyucu güvenlik" adını verebilecek olduğumuz buna benzer bir anlayışın güvenlik birimlerinin taktik eğitiminde de yerleşmesi gerekmektedir. Bu şekilde, tutuklama sırasında insan hakları ihlali gibi olaylarla karşılaşmadan evvel güvenlik görevlilerine bu tür olayların ortaya çıkmasını engelleyecek bir eğitim verilmesi ve öğretilmekte olan tutuklama, eskort ve kontrol tekniklerinde aşağıdaki hususları da içerecek bir revizyona gidilmesi elzem görülmektedir:

  • öğretilmekte olan teknikler günümüzün demokrasi ve insan hakları kavramlarına uygun ve çağdaş bir yaklaşıma sahip olmalıdır,
  • her duruma göre farklı kontrol teknikleri değil, bir bütün olarak her duruma cevap verebilecek nitelikte az ve öz teknik öğretilmelidir, (her kilide ayrı anahtar değil, her kilidi açan bir maymuncuk gibi olmalıdır)
  • öğretilecek teknikler güvenlik görevlilerinin mesai yoğunluğu da dikkate alınarak kısa sürede öğrenilerek uygulanabilecek nitelikte olmalıdır,
  • teknikler, yüksek stres altında vazife yaparken de uygulanabilecek nitelikte olmalıdır,
  • teknikler güvenlik görevlisinin fiziki olarak kuvvetli olmasını gerektirmeyecek kolaylıkla uygulanabilmelidir, (her görevli kuvvetli olmayabilir, görevliden daha kuvvetli bir zanlı olabilir veya hizmet yılları ilerledikçe görevlinin bedensel formu ve kuvveti azalma eğilimindedir)
  • öğretilen teknikler her yaştaki erkek ve bayan görevliler tarafından uygulanabilmelidir, (insan fizyolojisi yaşlanmaya paralel olarak zayıflar ve reaksiyok hızı azalır, ayrıca, bir bayanın kendisiyle aynı kilodaki bir erkekten ortalama %30 daha zayıf olduğu hatırda tutulmalıdır)
  • uygulanan tekniklerde zanlının bedensel yükü güvenlik görevlisinin üzerine binmemelidir, (görevli zamanla bel fıtığı gibi rahatsızlıklara yakalanabilir)
  • tutuş teknikleri zanlının direnmesini mukabil daha fazla kontrol ve baskı uygulamaya imkan tanımalıdır, (zanlının direnmesi ile birlikte halen Emniyet Teşkilatımızda “Taşan Kaplar Modeli” olarak adlandırılan ve direncin artmasına orantılı olarak uygulanan kuvvetin de artırılması sırasında bir bütünlük olmalı ve zanlı direnirse diğer şu tekniğe geçeriz şeklinde değil de, zanlının mukavemetine paralel olarak tekniğe bu şekilde devam edebiliriz şeklinde düzenlenmelidir)
  • teknikler birbiri ile bağlantılı olmalıdır, (taşıma tekniğinden kolaylıkla araca bindirmeye geçilebilmeli, ya da iki memur eskort ederken dar bir kapıdan geçilmesi veya merdivenlerden indirme ve çıkartma gerektiğinde kolaylıkla bağlantılı geçişler yapılabilmelidir)
  • teknikler zanlının, görevlinin ve çevredekilerin yaralanmayacağı şekilde konfigüre edilmelidir,
  • yaralanma olmayacağı veya kan akmayacağı için AIDS veya Hepatit gibi bulaşıcı rahatsızlıkların da görevliyi enfekte etmesinin önüne geçilmelidir,
  • tutuklamalar en kısa sürede yapılabilmelidir, (şaşaalı ve debdebeli tutuklama sahneleri güvenlik sektörünün imajına zarar verir, çevredeki insanlar rahatsız olur ve ayrıca sürecin uzaması zanlının daha fazla kaçma imkanı bulmasına neden olur)
  • gereksiz kuvvet asla kullanılmamalıdır,
  • temas sağlandıktan sonra görmeye gerek olmamalıdır, (müdahale eden görevlinin heyecan ve strese bağlı olarak kalp atışının artması sonucu ortaya çıkan “Tünel görüşü” gibi görme alanının daralma ihtimali ve karanlık yerlerde tutuklama yapılma ihtimali gözönünde tutularak, görme ihtiyacının minimuma indirildiği teknikler öğretilmelidir. Özel geliştirilmiş eğitim programlarıyla vücut temas hissine bağlı olarak kendini daha güvende hisseden görevlinin stres seviyesi düşmektedir. Buna bağlı olarak görevli tutuklama esnasında da görmesini zanlı üzerine değil etraftan gelebilecek diğer muhtemel tehlikelere de yönlendirebileceği için görevlinin daha güvende olması da sağlanmaktadır.)
  • medyatik, şiddet sahnelerine asla izin vermeyecek teknikler öğretilmelidir,
  • çevredeki sivillerin güvenliğine maksimum dikkat edecek nitelikte bir konsept uygulanmalıdır,
  • teknikler dar alanlarda da kolaylıkla uygulanabilmelidir,
  • zanlının güvenlik görevlisinden orantısız zor kullanıldığı gerekçesiyle şikayetçi olmak için kendisine zarar verebileceği hatırda tutularak, zanlının kendisine de zarar vermemesi için gerekli yaklaşım sağlanmalıdır,
  • öğretilen tekniklerin insan vücüduna etkileri ve kalıcı zarar vermeyeceği hususu bilirkişiler ve yetkili tıp uzmanlarının kontrol ve onayından geçmiş olmalıdır,
  • güvenlik personeli iş günü sonunda evine ve ailesine sağ ve salim dönebilmelidir.

     

    Yukarıda arzolunan hususlar, toplumun güvenliğini sağlamak için kendilerini tehlikeye atan; ancak, buna rağmen insan hakkı ihlali yaptığı gerekçesiyle şikayetçi olunan güvenlik görevlilerinin işlerini profesyonelce yapmaları ve adalete teslim edilene kadar gerek zanlıların, gerekse kendilerinin güvenliğini sağlamaya devam etmesi için elzemdirler.

    Latince bir ifadede “Quis custodiet ipso custodes?” yani koruyucuları kim koruyacak denilmektedir.

    Güvenlik sektöründe hizmet veren kişi ve kuruluşlar unutmamalıdırlar ki; kendi güvenliklerini sağlayacak olanlar da sadece kendileridir. Yani koruyucuları da koruyacak olanlar sadece bu sahada faaliyet gösteren, güncel uygulamalar öğreten ve ihtiyaçlara göre yeni adaptasyonlar yapabilen uluslararası platformlarda müteaaddit kereler kendini ispatlamış taktik eğitmenleridir. Bu nedenle, görevlileri ve kendimizi en çağdaş şekilde yetiştirmek ve en güvenilir teknikleri öğrenmek ve öğretilmesini sağlamak, bu sektörde hizmet eden her bireyin vazifesidir. Aynen koruyucu hekimlikte olduğu gibi problemlerin mümkün mertebe ortaya çıkması engellenmeli, problem çıkması halinde ise insana saygı çerçevesinde en etkili yöntemlerle ve en kısa sürede çözülmelidir.

     

    KAYNAKÇA

    1. BM Genel Kurulu’nun 17 Aralık 1979 tarih ve 34/169 sayılı kararı.
    2. “Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı üzerine Sekizince Birleşmiş Milletler Konferansı”, 27 Ağustos – 7 Eylül 1990, Havana-Küba
    3. Psikolojik kuvvet ya da diğer bir deyişle resmi otorite, güvenlik görevlisinin üniformalı veya üniformasız kimlik göstererek varlığını ortaya koyması, sözlü ya da görsel nitelikte yönlendirici talimat vermesi ve zanlının uyumlu davranış göstermesini sağlamak amacına yönelik fiziksel olmayan diğer zorlama ve aldatma yöntemlerini kapsar.
    4. Alpert, G. P., & Smith, W. C. (1994). How Reasonable is the Reasonable Man?: Police and Excessive Force (Mantıklı Adam Ne Kadar Mantıklı?: Polis ve Aşırı Güç Kullanımı). The Journal of Criminal Law and Criminology, 85(2), 481-501.
    5. PVSK Madde 16 (Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.)
    6. Reay DT: Deaths in Custody (Nezarethane Ölümleri). Clinics Laboratory Medicine 1998;18(1):1-22.Chan TC, Neuman T, Clausen J, Eisele J, Vilke GM: Weight Force During Prone Restraint and Respiratory Function (Yatay Kontrol Pozisyonunda Ağırlığın Etkisi ve Nefes Alıp Verme). Am J Forensic Med Pathol 2004;25:185-9.
    7. Grossman D, Christensen LW: On Combat (Mücadele Üzerine). PPCT Research Publications.
    8. Bkz. www.tdk.gov.tr "Koruyucu Hekimlik"
    9. http://www.abprevmed.org/infobook.cfm#Definition
     
     
    2022 © | Official Web Site of Sihing Hasan AKIN'ın Resmi Web Sitesi © 2009 AWTE.ORG